DIŞ BORÇ KAMBURU
Dünya’nın en büyük ekonomisi Amerika Birleşik Devletleridir. 19 trilyon dolarlık devasa bir ekonomik güce sahiptir. Dünya ekonomisinin %25 payına sahiptir. Global ekonominin ve politikaların hareket yönünü tayin eden bir ülke konumundadır. İkinci sırada yer alan 12 trilyon dolar ekonomik büyüklüğe sahip Çin’le arasında %50 fark olan bir ülkedir. Ejderha gibi , dünya ülkelerini sömüren bir ülkedir. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri hortumlayan ve kapitalist sistemin beşiği olan bir ülkedir. ABD siyasi , askeri ve ekonomik gücüyle ; dünyada enerji , emtia, finans ve siyasi politikaları tayin etmektedir. Son 10 yıl içerisinde dünya piyasalarında gerçek dişlerini fazla göstermemişti. Ülkelere, sert müdahil bir tavır içinde olmamıştı . Piyasalardaki dengeleri hiç bu kadar bozmamıştı. Esnek kur sistemiyle yürüyen ülkelere her hangi bir siyasi baskı kurmamıştı. Genel olarak ülkelerin iç politikalarına çok fazla müdahil olmadan izlemeyi tercih etmişlerdi. Serbest piyasa ekonomisinde her ülke payını almıştı. Bizim gibi gelişmekte olan bazı ülkelerin konumu ,ABD’nin tavır ve siyasi politikalarına bağlı olarak değişti ve gelişti. Trumpt yönetimiyle birlikte şartlar ve dengeler değişime uğradı. Orta doğu politikasına ilaveten ticaret savaşlarını devreye koydu. Yaptırımlar ve ambargolar ard arda geldi. Siyasi, askeri ve ekonomik kozların tamamını kullanarak bir çok ülkeyi ekonomik felakete soktular.
Dünya 1947’den sonraki en ağır şartlar altında…
Türkiye , dünya sıralamasında 850 milyar dolarla 17 ekonomik büyüklüğe sahip oldu. İlk on sıra hedeflenirken geriye gidiş başladı. Türkiye yürüttüğü dış politikaların ağır bedelini ekonomik krizle ödüyor. İşi bilende konuştu bilmeyen de. Yanlış bilgiler havada uçuştu. Amaçlar hedefe varmadı. ABD’nin çıkarlarına ters düşen her siyasi politika ;bize eksi olarak geri dönüyor. Zıtlaşma ,sürtüşme ve dalaşma politikaları ekonomiyi derinden etkiliyor. Emtia, döviz ,finans , likidite, borsa, faiz ve dış ticaret anında sarsılıyor. Dış kaynakları bağlı ekonomik kalkınma ve büyüme hızlı değişim gösteriyor. Borca dayalı büyüme yöntemi ekonomik dalgaları beraberinde getiriyor. Her değişim halka ağır şartları getiriyor. Ülkenin emeği dış kaynaklara aktarılıyor. Refah ve huzur ortamı hunharca harcanıyor.
Türkiye’nin izlediği politika devekuşu ile filin güreşmesine benziyor. Filin bir hamlesiyle devekuşu yerle bir oluyor. ABD ile yapılan politik yarış tavşan ile tilkinin masalını andırıyor. Her yerde tilki kazanıyor. Kaplumbağa ile tavşanın yarışında olduğu gibi kararlı bir dış politika izlenemiyor. Cesaret ve kararlılık olmayınca elin hansı insanı poşetle gündeme taşır.
Türkiye, GSYİH’nin %54 borç olan bir ülkedir. 2018 III. Çeyrek brüt dış borç stoku 448 milyar 452 milyon dolar oldu. III. Çeyrek net dış borç stoku 286 milyar 195 milyon dolar oldu. Merkezi yönetim dış borç stoku 89 milyon dolar oldu. 55 milyar dolar cari açık ve 70 milyar TL bütçe açığı ile dış borç kamburundan kurtulmalıyız. III Çeyrek itibariyle %2 kadar bir azalma görülüyor. Özel sektör borcu ciddiyetini koruyor. Büyük bir risk olarak önümüzde duruyor. Son iki yılda döviz kuru, faiz oranları , likidite meselesi ve enflasyon reel sektör üzerinde büyük tahribat yaratmıştır. Bu borç enkazından kurtulmanın yolu harcama yapmadan; en az 3 yıl ihracat yaparsak kapatabiliriz. Normal şartlar altında sanayi kesimi karlı bir devreye 3 yıl sonra geçebilir.Ak parti döneminde borca dayalı bir yönetim şeklinin meyveleri tabloda görülüyor. Borçla büyümenin ve kalkınmanın reel olarak zor olacağının göstergesidir. Enflasyona dayalı büyüme sakat bir büyümedir. Reel ve hacimsel olarak büyüme yoksa nominal büyüklük etkili olmaz. Yaşadığımız sıkıntıların temeli burada gizlidir. Sanal büyüklük ekonomik refahı sağlamaz.
448 milyar dolar dış borç ve 168 milyar dolar ihracat varken ekonomik politikaların doğruluğundan bahsetmek rasyonel bir yaklaşım olamaz. 2018 yılında ekonomik hedeflerin yakalandığını ifade etmek saflık olur. Uçan borcu , şişen enflasyonu, yükselen faizi ve artan kuru aşağı indirmek hedefi tutturmak değildir. Önemli olan bunların oluşumuna engel olmaktır. Sıkı ve ciddi önlem almaktır. Rantları kapatmaktır. Eşit davranmaktır. Adil olmaktır. Tarafsız hareket etmektir. İtirazlara açık olmaktır. Görüşlere saygı duymaktır. Demokrasinin kurallarına uymaktır. Çoğulculuğu sevmektir. İnsanlara saygı duymaktır. Toplumu kucaklamaktır. 81 milyonun yöneticisi olmaktır.